bugün

sevdiği entry'ler

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Buradan bir süreliğine ayrılmayı anlık bir kararla vermiş bulunmaktayım. Zaten neyi uzun uzadıya düşündüysem düşündüğüm şey düşündüğüm süre kadar kötü oldu ve bu sefer, bir ilkle benim bunun önüne geçmem gerekiyor.

Bu kararı neye göre vermiş bulunduğumun, zihnimde neler döndüğünün, yapacağım şeylerin ne olduğunun bir önemi yok. Yalnızca yazmaya ara veriyorum.
içimi kırıp dökmeyi bile kendime fazla görmeyi kabulleniyorum. Son bir defa uzun uzadıya yazmak istiyorum. Belki aylar sonra, belki 1 yıl sonra ve belki daha erken veya geç dönmüş olduğumda bu yazdığımı görmek istiyorum. insanların yazdıklarımı yargılıyor oluşuna rağmen yine, tekrardan yazarak bu yazma isteğimi bastırmak için yazmış olduklarımı okumak istiyorum. Yazmıyor olsaydım çıldırırdım, çıldırmış insanlarla dolu bir yerde çıldırmamak için yazdığım yeri görmek istiyorum.

Hep istiyorum. istiyorum. istiyorum.
Sanırım üstüne bir de istemekle kalıyorum.
Oysa ben bu sefer istemekle kalmamak istiyorum. Eğer ölmezsem basit bir isteğimi gerçekleştirmek istiyorum.

Bunun yanında artık belirtmek isterim ki burada yazdığım hiçbir şeyin içi boş değildi ve dalga geçtiğim, geçilen Her şeyin aslında benim için bir anlamı vardı.
Aslına bakılırsa bir başkası için anlamsızlardı da, anlamsızlıkta bile bir anlam bulmuştum kendim için ve benim için ayrıcalıklılardı.
Ve hayır sözlük hayır, ben kimseye aşık değildim.

Sonra... bir insan olarak hayatımın dönüm noktalarından birisini yaşıyorum her insan gibi ve Burada birçok ben oldum aslında ben. Dışarıda kendim olamadığım kadar kendim oldum.
Kendisine bakmak zorunda olmayan ancak bakan ve annesi olarak gördüğü, o annesiyle konuştuğu için evlatlıktan reddedilen o çocuk da oldum; tehdit edilen o kız da oldum, içi yanan insan da oldum. bir gün kırıktım, bir gün yarabantlarıyla kendimi iyileştirdiğimi sanmıştım, bir gün içime pusmuş ve bir başka gün de; işte o gün bugün tekrardan, durmadan silerek kat ve kat eksik bir şeyler yazıyordum ve yazdıklarımın beni çıkardığı bir yol olmadığı için yazmaktan vazgeçiyordum.
Hayır, tam şu an aslında yazmaya devam ediyorum.
Ve yine hayır, kendimi kandırıyorum.

Doğrusunu yazmam gerekirse ben hep bir şeylerdim ancak böylesine bir yerde ilk defa hep kendim oldum nedense. Ben burada öğrendim kendi içimdekileri, yüklerimi. Birçok şeyi.
Yeri geldi burada saçmaladım, yeri geldi kimisiyle aramızda anlamsız bir tartışma oldu; kimisini belki kırdım, birbirimizi anlamaya çalışmadık ve anlamsızca bir zıtlaşma hâlinde bulunduk. Bizler insanız, olur ya hani böyle şeyler; Moralimizin bozuk olduğu bir güne denk gelinmiştir, sözler edilmiş insanlar bir önemsiz parça hâline gelmiştir.
Olur. Hep olur.
Bu yüzden kırıp üzdüğüm varsa özür dilerim. Özür dilemek basitçe bir eylem aslında ancak yine de işi zorlaştıran, biz insanlar olduğumuzdan kimi kırmışsam söylediklerimi önemsememesini dilerim işleri zorlaştırmadan.

Yazdıklarımın hep yazılmamış kısımları çoğunluktaydı şimdi de olduğu gibi ve şu anda nedense Daha bir, daha çok yazmak istedim ancak bir başka zaman belki.
Her şey için teşekkürler sözlük. Burayı yanlışlıkla bulmuş olmama neden olan o hatırlamadığım, araştırdığım şeye bile teşekkürler sözlük.
Tuhaf belki ancak ben buradan çok şey öğrendim ve kimi öğrendiğimi de bir şekilde kendime hatırlatıp başka insanların da olduğunun bilincinde olarak bir tekrar yaptım.
Güzeldi.
Umarım ki daha mutlu bir şekilde geleceğim.
Kendime bir sözüm var ve onu gerçekleştireceğim.

Mutlu günler. Herkese mutlu günler. geri dönmüş olduğumda eski yazarlara denk gelme şeysiyle.

Otopsiraporlari.

ördeğe arkadaş olalım mı demek

Olum aşırı tatlılar lan. Bir kere zararları yok. Kimseye kötülük yapmayan, kendi halinde takılan hayvancıklar. Üstelik hem havada, hem suda, hem de karada yaşayabilen evrim harikası arkadaşlar bunlar.

ingiltere'nin başkenti Londra'da bu adamlar için yürüyüş yolu bile yapmışlar. Hak ediyorlar kesinlikle.

görsel

hiçbir şeyi istemediğini kabullenmek

Şu hayattaki herhangi bir şeyi istemeye değer görememe halini kabullenmek ve bir şeyleri istemeye çabalamaktan vazgeçmektir. Depresyon sebepli bir durum vs değildir fakat depresyona götüren bir sebep olmaya iddialı bir adaydır.

Adeta ayıp olmasın diye zorunluluktan bir şeyler istiyormuş gibi kendini kandırsan da er ya da geç özünde hiçbir şeyin sikinde olmadığı gerçeği yeniden kapını çalacaktır.

Aşk, para pul, itibar, mal mülk o bu şu vs... Dünya üzerinde mal mal oradan oraya gezinen 8 milyar farklı(!) insanın aynı istekleri.

Yok Ferrarisi olduğunu hayal ediyormuş, yok sonsuz bir aşk istiyormuş, hayalindeki evmiş, yuva kuracakmış, bilmem neyi arzuluyormuş, Fransayı gezecekmiş, piramitlere gidecekmiş, müdür olmak hayaliymiş, 3 dil öğrenmek istiyormuş, kayak yapmak onun için bir yaşam felsefesiymiş, boş zamanlarında bowlinge gidermiş, kariyer yapacakmış, spor yapmayınca kötü hissediyormuş, evine süs eşyası alırsa mutlu oluyormuş, iflah olmaz bir sanat aşığı ve kitapkurduymuş, yeni insanlar tanımak hobisiymiş, güne kahvesiz başlayamıyormuş, maksatsız uzun yürüyüşler yapmak onu ferahlatıyormuş falan filan. Bunların hepsini sikeyim.

Keyif almıyorsun çünkü istemiyorsun. Çok basit bir denklem.

sözlük yazarlarının itirafları

Bazen herkese anlatmak istediğim ilginç, tuhaf, komik hikayeler yaşıyorum; fakat kimilerini toplumsal normlar, kimilerinde hikayenin diğer kahramanlarının özel alanlarına olan saygımdan, bazen kendime olan saygımı kaybetmek korkusundan içimde tutuyor ve ara ara kafamın içinde o hikayelerin detaylarını canlandırıyor, bazen kendime kızıyor, takdir ediyor, bazen hikayelerin diğer kahramanlarına kendime gösterdiğim tepkilere benzer tepkiler veriyor, bazen de utanacağım hikayelere; ‘neyse bunu es geçeyim’ diyorum. Üstelik tüm bunları dış sesimle yapıyorum, tabii ki sadece yalnız olduğum zamanlarda. Bu seansların sonunda deliriyor muyum endişesi taşıyorum ama uzun sürmüyor, delirmenin korkutucu gelmemesi korkutucu geliyor. Saçmasapan bir paradoksa dönüşüyor mevzu. En nihayetinde o hikayeleri dinleme şansı olmayanların kaçırdıklarına ve tüm o hikayelerin anlatılmadan unutulacağına üzülüyorum.

kedilerin gariplikleri

görsel

change org ezan sesi kısılsın kampanyası

ezana karşı olmayan kampanya. en azından dahil olup ezana karşı olmadığım kampanya. ben "minareler arası düet"e karşıyım. 4 ses birbirine giriyor ve her biri bir diğerini bastırıyor. bildiğin desibel savaşları. ezan, namaz, oruç vs. biri ya da birilerini rahatsız ediyor ise bu sorgulanacak bir şeydir. bunun kafirlikle alakası yoktur. velev ki kafir, din hoşgörü mü barbarlık mı?

sesi güzel olmayan da ezan okumasın bir zahmet. hele hele uzun 2000 içenler hiç okumasın!

anın görüntüsü

Bir arkadaşım göndermiş. Altına da şunu yazmış:

“Sınavda kuş uçurtmuyorum.”

görsel

kaç bin gezegen yaratıp tekine yaşam koymak

küçük bir tanrı şakasıdır.

sen git onca gezegen yarat sonra kalk sadece birine yaşam koy. tuhaf işler.

holy motors

Valla filmden değil Türkiye tüm dünya fazla bir şey anlamamış. Ama kimsenin kral çıplak demeye cesareti yok. Hemen herkes burada şunu anlatmış, burada da şu metafor var diyor ama emin değil.

Kendi açımdan söyleyim bu film sanatsa ben sanattan bir bok anlamıyorum. Evet, itiraf ediyorum anlamıyorum.

Film bana göre önce hikayedir, senaryodur. Sonra oyuncuların performansı gelir. Tabii bunların hepsinin üstünde bunları gerçek anlamda güçlü bir şekilde yorumlayacak bir yönetmendir. Bu üçü de 10 üzerinden 7'lik performans sergileseler film harika olur. 8 ve üzeri muhteşemdir. Herhangi biri 10 olsa başyapıt olur. Bu filmde oyunculuk fena değil. Ben Denis Lavant'ı öyle de çok beğenmedim. Ama hakkını da yememek lazım girdiği 11 farklı karaktere giriyor adam. Filmi 11'e bölseler ortalama 10 dakika kalmıyor her bir karaktere.

Ben öyle alttan alta bir şey anlatan flmlerden haz almıyorum. Hikaye net olmalı. Düşüneceksem oyunculuk gücü, hikaye ve özdeşleştirme üzerine olmalı. Yönetmen ne anlatmak istemiş diye düşünmek istemiyorum.

Mesela "Babam ve Oğlum" hikaye güzel, oyunculuk güçlü ve yönetmen iyi. Hikaye çok içimizden. Yurt dışında başarılı olma şansı az. Ama bu topraklarda yaşayan hangi insan evladı bu filmden etkilenmemiştir. Çetin Tekindor mu Denis Lavant mı derseniz Çetin Tekindor derim.

Düşünmek istiyorsunuz filmde... Alın size Matrix. Herhalde bu filmi seyreden her senarist "keşke benim aklıma" gelseydi diye hayıflanmıştır. Düşünmekse düşünmek, kafa patlatmak budur.

Film beğenmek de zevk meselesidir ve herkesin zevkine de saygım sonsuz ama bana göre değil. Açıkçası ne bir yönetmenin iç dünyasını ve bilinçaltını merak etmiyorum, ne anlatmak istedi diye de kafa patlatmak istiyorum. Black Mirror'un herhangi bir bölümü ben de daha fazla düşünme duygusu uyandırıyor.

uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın

jargon, uslup, kanun, hak, hukuk hiçbir şey yok abi.

hiçbir şey.

şimdi burada polis kıl olduğu tipin ciddi ciddi bacaklarını kırıp sakat etse adamın da bir günahı olmasa bu vebali nasıl taşıyacaksınız sayın soylu?

bir vatandaş çıkıp uyuşturucu satıyor diye birine ceza vermeye kalktığında sorumluluğu siz alacak mısınız soylu bey?

lütfen rica ediyorum, siz bu ülkenin içişleri bakanısınız.